SAMİHA YALÇINÇIRAY
Anma Sayfası
Samiha YALÇINÇIRAY
21 Mart 1920 - 20 Mart 2001

Bu Sayfayı ; Yaşamımda çok önemli bir yeri olan ; sevgili Teyzem SAMİHA YALÇINÇIRAY'ı 20 Mart 2001'de yitirdikten sonra , onu anmak ve anlatmak adına yapıyorum

ÖZYAŞAMI ;
21 Mart 1920 , Istanbul - Kadıköy doğum..........
..............

 

SAMİHA ! ;
Gözümü açtığımda karşımda hatırladığım birkaç güzel yüzden birtanesi idi. Aslında geçek Teyzem değil ( Teyzem yok ). Annemin 1940'lardan beri çok yakınında olan 3 arkadaşından ( SAMİHA "Yalçınçıray" , BAHRİYE "Uncuoğlu" ve TALA "Karmen" )biri idi. Kardeş gibi idiler. Hepsini Teyze olarak tanıdım , belki teyzem olsalardı bukadar yakın olamazdık.
SAMİHA ,annnemin Sirkeci "BÜYÜK POSTAHANE" den çalışma arkadaşı idi. 1950'li yıllarda herikisi de kardeşleri ile birlikte MODA'da aynı evi paylaşmışlar. 1956'da annemin evlenmesi ve Afyon'a tayini ile SAMİHA'da yaşamının sonuna kadar yaşayacağı "BÜYÜKADA" ya taşınmış.
Samiha ve Bora 1960
Samiha ve Ben, 17.5.1960

1957 de benim doğumum sonrası Afyon'dan Kadıköy'e gelişimizle birlikte, gözümü açtığımdan itibaren, hep SAMİHA ve BAHRİYE yanımda oldular. 1981 yılında BAHRİYE'yi ani yitirişimizden sonra SAMİHA ,oldukça büyük bir yanlızlık yaşadı. Çünkü her ikisi de hiç evlenmemişlerdi. BAHRİYE annesi ve kardeşleri( Kadıköy'ün ilk yerlilerindendiler ) ile hep Kadıköyde oturdu ve bize daha yakındı , ancak SAMİHA Büyükada'da Büyük Halasına ait Çınar caddesi Çınar Apartmanının arka bahçesinde yer alan tek katlı , iki oda ,bir mutfak ve tuvalet-banyo'dan oluşan "Müştemilat" ta "tek başına" yaşamak zorundaydı.............
Benim yaşım kadar ( 44 yıl ), Samiha Büyükadada bu küçücük evciğinde tek başına, yanlız yaşadı. Ev denemeyecek bu yer yaz-kış müthiş rutubetli bir mekan olurdu, bütün kış boyunca salon olarak kullandığı 17-18 metrekarelik odasında sürekli gece gündüz gaz sobası yakmak zorunda kalırdı. ( Maaşının ve daha sonra emekli maaşının büyük bir bölümünü hep gazyağına yatırdı )
.........

 

BÜYÜKADA ;
SAMİHA deyince akla BÜYÜKADA , BÜYÜKADA deyince aklıma hep SAMİHA gelmesinden daha doğal ne olabilir? Çocukluğumun en eğlenceli yolculukları Bükükadadaki SAMİHA'mızı ziyaret etmek olurdu. Neden keyifliydi ? çünkü muhteşem bir vapur yolculuğu , vapurdan Kadıköy sahillerinin seyri , daha sonra adalara yaklaşma, her ada iskelesinin farklı yapı karakteri , yolcuları , vapurdan inen ve binenleri izlemek , ada kıyılarına yaklaşınca denizin dibini izleyebilme zevki ( 10-15 metreye kadar dip görünürdü ). Bütün bunlar çocukluk anılarımın en belirgin hatıralarındandır.
Büyükada iskelesinin ihtişamı ve iner inmez meşhur saat kulesi meydanı , dondurmacılar...... , ama biz SAMİHA'nın evine gitmek için sol taraftaki restoran'ların olduğu rıhtım yolundan giderdik. Balık,rakı,salata,kızarmış patates kokuları , klasik büyükada sahili kokuları olarak hala burnumun ucunda.
SAMİHA'yı ziyaretlerin benim için diğer bir önemli yanı da "Üç Tekerlekli" ada bisikletlerine binebilme keyfini yaşamaktı. Ne yazıkki Kadıköydeki evimiz Altıyol'a çok yakın olduğu için Annem bana bisiklet alınmasına hep karşı çıkmıştı. Bu nedenle bisikletim olmadığı gibi iki tekerlekli bisiklete binmesini bilmezdim ( 14 Yaşında , Burdurda öğrendim ). Bu nedenle SAMİHA'nın evinin hemen altındaki bisikletçiden ( Bisikletçi Behçet ) kiralanan üç tekerlekli bisiklet ile minik ada turları yapmak, en büyük Büyükada keyiflerinden biri idi.

 

SAMİHA SOFRALARI ;
Ada turlarından sonra sıra SAMİHA'nın ünlü Sofrasına oturmaya gelirdi. Biz yada başka misafirlerine sofra hazırlamak, Samiha'nın en büyük zevklerinden biri idi. Hazırlıklarına birkaç gün önceden başlar , ve çorbadan başlayarak çok ünlü tatlısı " Yoğurt Tatlısı" na kadar en az 10-15 çeşit yemek hazırlardı. Masanın üzerinde bizim tabaklara yer kalmazdı. Bir kez saydık ( Kibrit kutusuna not aldığımızı hatırlıyorum ) tam 21 çeşit yiyecek hazırlamıştı.
En büyük özelliklerinden birisi; mutlaka her yemekten tatmamız için ısrar eder , doyduğumuza ikna olmaz hatta yemiyoruz diye darılırdı !
Samiha ve Bizler Evin önünde

 

BAHÇE ;
1980 li yılların sonuna kadar ( Belki de halası ölene kadar ), oturduğu evciğin önündeki bahçe çok bakımlı ( özel bahçıvan bakardı ) yemyeşil bir bahçe idi.
SAMİHA'nın bahçesi çocukluğumun en güzel bahçelerinden biri idi. Bahçenin orta bölümü olduğu gibi Mandalina ( evet Mandalina ! ) ağaçlarına ayrılmıştı. Yeşil mandalinaların yere düşenlerini toplar , kabuklarının ve yapraklarının o muhteşem kokularını içime sindirirdim. Özellikle bahar aylarında Bahçenin girişinden itibaren beni karşılayan Erik ağaçları ve karnım ağrıyıncaya kadar yediğim çeşit çeşit (Can erik, Mürdüm, malta, kırmızı tatlı, kırmızı ekşi, sarı tatlı) erikleri unutmam mümkün değil. Evin girişinde, duvar dibinde yer alan dev Armut ağacının armutu da bir başka olurdu. Evin önündeki avlununun üstündeki Çardakta ise boydan boya çavuş üzümü asması yer alırdı ve korukken yemeye bayılırdım.
SAMİHA'nın bahçesi sadece meyve ağaçlarından oluşmaz , çok kaliteli yaşlı zeytin ve manolya ağaçları'da yer alırdı. Bunların yanısıra tabiiki envai çeşit çiçekler bulunur , içlerinde Kırmızı güllerin farklı bir güzelliği olurdu.
Büyük Hala, bahçeden meyve koparılmasını yasaklamasına rağmen birtek ben bu kuralın dışında tutulurdum ( Büyük Hala da beni çok severdi ). Ne yazıkki Hala nın ölümünden sonra , tüm mirası ile birlikte ÇINAR apartmanı nı'da vasiyetinde bıraktığı "Topkapı Sarayı Müzesi Vakfı", gerek eve gerekse bahçeye gerekli özeni göstermedi ve o muhteşem bahçe gün geçtikçe kurudu-soldu-kayboldu - yokoldu. Sadece anılarımızda kaldı..........
..............
Samiha YALÇINÇIRAY ve Can Çetin
Samiha ve Oğlum Can Çetin

 

KEDİLER ;
Büyükada gibi bir adada büyük bir bahçe içinde yapayanlız yaşamak tabiiki kolay değildi. SAMİHA'da bu yanlızlığını "Kediler" ile paylaşıyordu. Yazın yazlıkçıların besledikleri kediler, yazlıkçılar gittiğinde aç kalıyorlar ve genelde adanın en hayvanseverlerinden biri olan SAMİHA'nın kapısından , hatta soğuk kış günlerinde o minnacık evinden ayrılmıyorlardı. Hele yavrulayanlar özel bakım'a alınıyorlardı. Tabii , onları doyurmak ve temizlik sevgili SAMİHA'ya ek bir külfet getirmiyor değildi ama " Yakın Dostları " için bunlara katlanmaya değerdi. ( Gazyağına yatırdığı maaşından geriye kalanını'da Kediler'ine harcardı ....)
Yanılmıyorsam daha emekli olmadan bir köpeği oldu ,adını ben koydum " TOM " ( Tom Miks ten ). Ben köpekleri sevmem ama hayatımda gördüğüm en güleryüzlü köpekti ve o kadar sadıktı ki , sabahları SAMİHA'yı sirkeci vapuruna uğurlar , akşamları da dönüş vapurunu karşılar ve eve kadar eşlik ederdi.
..............

 

BORA-SAMİHA ! ;
O kadar yakındıkki , gerek Bahriye gerek Samiha kendilerine isimleri ile hitap etmemi isterlerdi ( Küçükken bir kez Bahriyeye "Bahriye Teyze" dediğimde çok üzülmüş ve kendini yabancı gibi hissettiğini söylemişti ). Samiha'ya hep "SAMİHA" dedim , bebekliğimden beri Samiha ve Bora 1970 hep oyun arkadaşım olduğu için , ben senin arkadaşınım derdi.
1957 den beri her doğumgünümde yanımda idi , en güzel ve pahalı ve daha önemlisi "en çok hoşuma giden" hediyeyi hep SAMİHA alırdı. 2000 yılına kadar her doğum günümü hatırladı ve aradı.........
Ben ise Samiha'ya ilk Doğumgünü armağanını 1968 yılında almıştım. O yıllar müzik ile iç-içe olmaya başladığım yıllardı, çok müzik dinleme çalışıyordum ve güzel müzikleri ayırd edebiliyordum.
Samihaya doğum gününde, biriktirdiğim harçlığımla bir 45'lik plak almayı düşünüyordum. Alacağım plağa, zor da olsa en sonunda karar vermiştim; "Sylvie Vartan" ın o sıralar çok dinlenen parçası "La Maritza" ......
Yıllarca, adadaki eve her gidişimizde, plak dinlemeye bu 45'lik ile başlardık.
..............
Müthiş derecede Bonkör'dü. Elinde ne varsa son kuruşuna kadar sevdikleri için harcardı. Çocukluğumda, Kestaneyi çok sevdiğimi bilir, bize her gelişinde mutlaka elinde 200 gram'dan az olmamak şartı ile o mis kokan kestane kesekağıdını uzatır, öpücüğünü alırdı.Samiha ve Can Çetin
..............

 

KALİTE ! ;
Çok kaliteli ve çok aydın bir insandı. Eski İstanbullu olma kalitesinin dışında , kendi kendini yetiştirmiş bir insandı.
1990 ların başına kadar IDOB ( Istanbul Devlet Opera ve Balesi ) abonman biletlerini alır, her Cumartesi Büyükdadan Taksime , Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası konserlerine gelirdi. Kültür sarayı'nın açılışından itibaren her Tiyatro oyununa , her bale temsiline mutlaka gelirdi. Beni Klasik müzik dünyası ile tanıştıran ve bügünlere gelmemi sağlayan kişidir SAMİHA !.
Kuğu gölü ve Fındıkkıran baleleri , Cadı Kazanı oyunu , Damdaki Kemancı Müzikali galalarına beni de götürmüştü........
Belkide istanbuldaki ilk ( Yeni Tasarım ) "Gerrard" pikabı o almıştı. Mütevazi bir plak koleksiyonu vardı. ( 27 Aralık 1985 tarihinde; "Bunlar burada küfleniyor , al bari sen koru" diyerek 7 adet LP'sini bana vermişti. Onu kaybettiğimi öğrendiğim 21 Mart 2001 Çarşamba akşamı , sürekli bu plakları < özellikle O'nun ve Bahriye'nin çok sevdiği "Chaplin'in Film Müziklerini" > defalarca dinledim ve ağladım.......)
.....................
Çok sadık bir " Cumhuriyet" okuru idi. Gazetesinden hiç vazgeçmedi , en sıkıntılı günlerinde bile gazetesini aldı , Cumhuriyet'i okumak değil taşımanın bile çok tehlikeli olduğu günlerde dahi en kalabalık vapurlarda gazetesini okumaktan çekinmedi. Beğendiği -özellikle Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk- yazıları keser , saklar , bana gönderirdi. ( Çocukken bizim gazetemiz'de Cumhuriyetti ancak sonra babacığım , devlet memuru olmanın zor koşulları ! nedeni ile Milliyet'e dönmüştü ).
SAMİHA ile birlikte; Cumhuriyet gazetesi bence en sadık okurlarından birini yitirdi.
.....................

 

...ve SON ....! ;
Son yıllarda Kalp ve dolaşım bozukluğundan şikayetçi idi, yürümekte de zorluk çektiği için adadan pek ayrılamıyordu. Bazen yürümek için Koltuk değneği kullandığı oluyordu. Onu bu durumunda görmemi istemediği için Babacığımı yitirdiğim 1999 Ağustosundan beri görüşmemiştik. Ancak on günde bir mutlaka telefonlaşırdık, sürekli sağlığının bozukluğundan şikayet ederdi.
Bayramdan beri telefonlaşamamıştık. 21 Mart 2001 Çarşamba günü doğumgünüydü , sabahtan arayıp kutlayacaktım ama uyandırırım diye daha sonraya bıraktım , ös.da vakit bulamayınca ,akşam üzeri eve gelirgelmez aradım. SAMİHA telefona yetişmekte güçlük çektiği için , uzun çaldırıp beklemek gerekirdi ,ben uzun çalışlara hazırlanırken telefon ilk çalışta açıldı. Karşımda gelini vardı , SAMİHA nerede ? dedim ve o anda birşeyler olduğunu hissettim ...
Pazartesi evde bulmuşlar ,.....Felç ,..... ada doktoru müdahale edememiş ,....... ambulans motorla Kartal'a geçmişler,.....Ambulansla PTT Hastanesine götürmüşler , 25 yıl hizmet ettiği kurumun hastanesi SAMİHA'yı kabul etmemiş..!..,.....Numune hastanesine götürmüşler kabul etmemiş, ......Kartal hastanesine götürmüşler, ....gece saat 24.30'a kadar sedyede bekletmişler ,...en sonunda bir yatak bulup yatırmışlar,......sabaha karşı ,........kurtaramamışlar !,...........20 Mart 2001.
Haberim olmadı,........ yanında olmak isterdim, çok üzgünüm............çok ama çok.........!
22 Mart 2001 , çok güzel, güneşli bir Büyükada öğleninde son yolculuğuna uğurladık, artık çok sevdiği Büyükada'sında ölümsüzleşti.
..........................................................................................................................

 

Hep; "BENİ UNUTMA" derdi. Ben de; "O nasıl söz ? ben seni nasıl unutabilirim SAMİHA" derdim.
Samiha YALÇINÇIRAY ve Can Çetin
Seni o kadar çok seviyorumki asla, asla unutmayacağım SAMİHACIĞIM !

 

Bora ÇETİN, 26 Mart 2001 - Caddebostan ..............